25 Ağustos 2012 Cumartesi

tahammulfersa

ketum olup kimselere bir sey anlatmamayi, en azindan, yani illa konusacaksam da, havadan sudan anlamsiz seylerden bahsedebilmeyi, onemli konulari, sikintilari, dedikodulari kendime saklayabilmeyi, bu konuda aslinda tam bir erkek gibi olabilmeyi ne kadar cok istiyorum! kendim odakli olabilmeyi, insanlara "sen nasilsin" diye bile sormadan yalnizca kendimden, kendimle ilgili seylerden bahsedebilmeyi, onlarla ilgili dertleri dinlememeyi, dinlersem de kafa yormamayi, benden medet umulmamasini, umuluyorsa da sozumun dinlenmesini, soylediklerimin havaya gitmemesini ne kadar cok istiyorum! isimi seviyorum, baska is yapmak istemiyorum ama birlikte calistigim insanlarin azicik, sadece birazcik daha akilli, caliskan ve durust olmalarini ne cok istiyorum! hayatimda en azindan bazi seylerin kolayca olmasini, olmasi gerekenlerin bir kez olsun tak tak yerini bulmasini ne cok istiyorum! bu kadar cok istedigim icin de, asla olmuyor tabii ki. 

25 Kasım 2011 Cuma

hoş geldin

ömrün güzel, uzun, sağlıklı, mutlu; yazın hayırlı olsun. için, dışın dayın, annen, -gördüğüm kadarıyla- baban kadar güzel; kaderin hepsinden iyi olsun.

sen üç karanlık senenin ardından gelen güneşsin, ileride bileceksin bunu muhakkak. benim bile ömrüme, kilometreler, bağlarca uzaktan güneş gibi doğdun ya; bir aileyi enkazdan çektin aldın belki de sen, haberin yok daha.

can'sın sen, yepyeni umut, yepyeni mutluluk, artık aydınlıksın. yıllar sonra, mutlulukla dökülen gözyaşısın... can'sın... göreceğim seni bir gün, yaptığım her keyifli şeyi dayınla paylaşmaya söz verdiğimden, bir gün göreceğim seni...

19 Ocak 2011 Çarşamba

yeniden, yeniden, yeniden...

bu yılın yeni gözdesi, teşhisini kendi koyduğum boyun fıtığım oldu. kaburga ağrısını tercih ederdim sanırım, ama aslında ağrısız bir dünya hayalini kurduğum esas şey.

şirinler'i görmek için daha iyi bir çocuk olmaya çalışıyorum. ama arasında kaldığım ilişkiler yüzünden stresim dinmek bilmiyor. kimisine ben bulaştım tamam ama kimisi de elimde olmadan içine düştüğüm gerginlikler. bir de kendimi her şeyden mesul tutmam ve fazla sorumluluk hissetmem sebebiyle, iyice boka batmış durumdayım.

hayatımda bazı değişiklikler için de harekete geçmem gerek. henüz ne aklımı, ne de cesaretimi toparlayamadım yeterince. biraz da "akışına bırakma"nın hastası olduğumdan kelli, erteliyorum sanırım. su yolunu bulur, değil mi balım?

yine de, babamın doğum günü hatrına umutlu olmak gerek diye düşünüyorum. i got some troubles but they won't last/i'm gonna lay right down here in the grass and pretty soon all my troubles will pass*

*Nancy Sinatra, Sugar Town.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

aşkın, aşk.

uyurken bile birini özlemek benim tanıdığım bir duygu değil pek?!
böyle, her an yanında olmak istemek, gerçekten saçmasapan unutkanlıklar yapmak, her sabah gözümü açıp baktığımda yeniden aşık olmak, bu içi içine sığmamaklar bana pek bir yabancı; ama inanılmaz güzel!
i feel fantastic, you make me feel majestic/you're sweet fantastic/your love is hypnotizing/your love is mesmerizing me*
*Ian Brown, The Sweet Fantastic

9 Temmuz 2010 Cuma

"hayat şansı" is what i have

bilmem kaç milyonluk şehirde sana denk gelmenin, kötü bir günün ardından nasıl bir mucize olduğunu anlatmak mümkün değil; ama sahip olduğum "hayat şansı"ndan, artık şaşırmıyorum böyle tesadüflere. yalnızca şükrediyorum.

ayaküstü bir bira, iki sigara, hayatlar hakkında kısa bir update seansı. kafamda uçuşan sorulara, sen fark etmeden verdiğin yanıtlar ve gene karar almamı sağlayan tavsiyelerin.

hayat o kadar güzel ki içinde seninle, ve diğeriyle.

http://www.youtube.com/watch?v=AfsS3pIDBfw

7 Temmuz 2010 Çarşamba

öyle bi sevmek

arıyorsun sen beni. duymamışım aradığını ama ben biliyorum ne diyeceğini. geri arıyorum, yine de duymak için. bu sefer sen açmıyorsun. ama hissediyorum ki akşama kadar konuşmasak da bugün, birbirimiz için söyleyeceklerimizi duyduk. ve biliyorum ki, bugün konuşmasak ben üzülmeyeceğim bu özel günde konuşmadık diye, çünkü aslında iletiştik biz seninle. hem beni nasıl büyüttün sen böyle, nasıl olgunlaştırdın her geçen gün; hem sahip olduğumuz şey nasıl büyüdü... 13 yılın ardından böyleyiz, sonra biliyorum ki 10 yıl kadar sonra daha da başka olacak bu. akıl almaz olacak iyice; ölümüne kıymetliyken şimdi, öldüresiye kıymetli olacak.
seni canımdan çok seviyorum, olmadığın bir hayatı düşünemiyorum. canımın içi, kalbimin parçası, hayatımın en kıymetlilerindensin sen.

13 Haziran 2010 Pazar

quotation insanıyım ben, evet.

unutmak, yanlışarı tekrarlatması bakımından sakıncalıdır. aptallar unuturlar. unutmak cahilliğe yol açar. kinciler, unutmaz ve bilgilerini kendilerini de yok edecek yönde harcarlar. akıllılar, unutmayan ama bilgilerini kendileri ve idealleri için olumlu enerjiye çevirebilenlerdir.
(...)
hatırladıklarınızın, hayattan zevk almanızı engellemesine izin vermeden hatırlayın!*
*Buket Uzuner, Kumral Ada Mavi Tuna.

bir kadın, her erkeği farklı sever ve her kadın bir yaşamda pek çok erkeği birden sever. biliyor musun kadınların başka şansı yoktur tuna...*
*Buket Uzuner, Kumral Ada Mavi Tuna.

ama yanılıyor. çünkü bu savaşımı daha önce yaptım ve yüreğime söz dinlettiğimden bu yana uzun bir zaman geçti. erişilmez bir aşka düşmeyeceğim. sınırlarımı biliyorum ben, acıya nereye kadar katlanabileceğimi de...*
*Paulo Coelho, Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım.

derler ki, aşk da unutulurmuş her şey gibi. hem de yaşanıp bittikten, soğuduktan, küllendikten sonra değil, tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk.*
*Elif Şafak, Mahrem.

oysa her şeyi unutmak kâbildir. iyidir unutmak, göz temizliğidir. insan unutunca ve unuttukça, bir kedi gibi kendi kabahatinin üzerini örtebilir. yeter ki hafıza üşüsün.
(...)
oysa her şeyi unutmak kâbil değildir. göz dedikleri şu hayatta tekmil gördüklerini unutmayı becerebilir de, görüldüğünü bir türlü çıkaramaz aklından. şahitler olmasa geçmişini unutabilir insan.*
*Elif Şafak, Mahrem.

oysa aşk dedikleri, solup gitmeye mahkumdur, bir sebebi olduğu andan itibaren!*
*Elif Şafak, Mahrem.

dünyanın en büyük küçük mucizesi çok gençken iyi bir öğretmene rastlamaktır.*
*Buket Uzuner, Şiirin Kızkardeşi Öykü.

hayatımızın en güzel anıları, kendimize yakın bulduğumuz insanlarla yaşadığımız yakın duygusal anlardan geriye kalan izlerdir.*
*Buket Uzuner, Şiirin Kızkardeşi Öykü.

kimse unutamaz. unutmada özlem yoktur. insan film sahneleri gibi bir bir görür eski anıları. daha önce fark ettiği ama hızlı geçtiği için üstünde durmadığı her şeyi açık seçik görür. seven, sevdiğinin yokluğuna saplanıp kalmadan özleyemez. özlerken daha iyi tanırsın sevdiğini. (...) şarkı söyleyişini, bir duvarı boyayışını hiç görmemiş gibi görürsün. henüz doğmamış da, doğdu doğacakmış gibi yokluğunu yüreğinde duyarak özlersin onu o zaman. henüz gerçekleşmemiş bir düş gibi. sözü verilmiş bir sevinç, uzun sürmüş bir ölüm gibi. özlem beklemektir. çaresi yoktur bunun, bir şey yapılamaz. yatıştırılabilir belki biraz.*
*İnci Aral, Mor.

kötü zamanlarda anıların iyisi tam bir işkence kaynağı oluyor. anılar güve gibi, insan benliğini sinsi sinsi kemiriyor.*
*Suat Taşer, Gönderilmeyen Mektuplar.

alkole teslim olduğun gibi ve kadar hiç kimseye, özellikle bana teslim olmayacağını bile bile, yanımda olmanın, kendini ve beni hırpalamadan birlikte oluşumuzun kısacık sürecek keyfini yaşıyorum. (...) şu anda hiçbir kadın, ben bile tehlike değilim senin için.*
*Buket Uzuner, Güneş Yiyen Çingene.

kadın inci gibidir isabel. bazen senelerce, bazen de bir ömür boyu bir istiridyenin içinde saklar kendini. fakat bir kez günışığı gördü mü çabucak unutur geçmişini. geçmişte ne kadar saklanmışsa o kadar seyredilmek ister; ne kadar kapalı kalmışsa o kadar açığa çıkmak ister. işte o an geldiğinde, artık ona kimse mâni olamaz. kendi bile.*
*Elif Şafak, Şehrin Aynaları.

içinde yaşadığı yeri terk etmek isteyen kişi mutsuz kişidir.*
*Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği.

ama aslını ararsanız, bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir?*
*Milan Kundera, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği.

alışır, kurtulursun. kurtulmaktansa alışmaya bak.*
*Şebnem İşigüzel, Çöplük.

rüyalarda hayattakinin tam aksine her şeyden haberdar olma, bilme halimiz ne güzeldir.*
*Şebnem İşigüzel, Çöplük.

hepimizin içinde, toplumda, kurulmamış bir zemberek olabilir mi? marifetli bir el, kötü ve kanlı bir bu zembereği kurmayı başarır. ve kötülük saatleri işlemeye başlar. kendiniz için kötü olursunuz: adam öldürürsünüz, sokaklara düşersiniz, delirirsiniz, pis işlere bulaşırsınız.
(...)
kimse ne kadar kötü olabileceğini bilemez, bunu bilmeden yaşar.*
*Şebnem İşigüzel, Çöplük.

zira aşk iktidarı sever. bu sebeptendir ki başkalarına ölümüne aşık olabiliriz ama bize ölümüne aşık olanları içten içe küçümser, öteleriz.*
*Elif Şafak, Baba ve Piç.

ve insanların umduklarına uymayan hakikati kabul etmek istemeyerek kendilerini aldatabilmekteki kabiliyetlerinin bu hudutsuzluğunu görmek benim gücüme gidiyor, rikkatime dokunuyordu.*
*Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey ve Biz.